ADAN

Adan, annesinin eteğinden tutmuş, dönüp dönüp arkasına bakıyordu. Artık bir harabeye dönüşmüş evlerine, hemen arkalarından yaşlı adımlarıyla yorgun ve bıkkın bedenini sürükleyerek ilerleyen dedesine, yanlarından koşar adımlarla gelip geçen insanlara bakıyordu … Kendileriyle aynı durumda bir sürü kadın,çocuk,ihtiyar …

‘’ Sakın ayrılma yanımdan ‘’ diyordu annesi, sıkı sıkı tembihliyordu Adan’ı. Güvende olduğu tek yer annesinin yanı, annesinin elleriydi.
Çocuklara baktı, onlar da kendisi gibi bir susup bir ağlıyorlardı. Adan, çocukluğun ağlamak olduğunu sanıyor,ağlayan kadınları gördükçe, onların da büyümemiş çocuklar olduğunu düşünüyordu…Ablası ve babası yoktu artık. Patlamaların birinde ölmüşlerdi. Doğdu doğalı böyle,kendini bildi bileli hep toz hep duman… Feryat,kan,gözyaşı,çaresizlik,korku…Adan’ın zeytin gözlerinden süzülen yaşlar , toz toprak içinde kalmış yüzünden bir yol bulup akıyor,akıp geçtikçe,teninin gerçek rengi açığa çıkıyordu.
Herkesin bir sürü kaybı vardı,herkes eksikti . Annesine sorsan, ‘’ kızım,kocam’’ derdi. Dedesine sorsan, ‘’ torunum,oğlum’’…

Yüreklerinde , doldurulması imkansız derin bir çukur vardı artık.
O esnada dünyanın bir ucunda, yeryüzünün kanlı tanrıları ,savaşın olmadığı ülkelerinde,rahat koltuklarında oturmuş, savaş çıkarttıkları ülkelere, barıştan,demokrasiden söz ediyorlardı. Demokrasi , petrol renginde!
‘’Oğlum, oğlunu öldürecek ‘’ diyordu bir anne o esnada.
Tanısa severdi belki, arkadaş olurlardı kim bilir. Kendi dilinde söylüyordu bu sözleri…
‘’Oğlum, oğlunu öldürecek ‘’ diyordu bir anne! Yazmasının ardında, kıpırdayan dudaklarından titreyerek dökülüyordu bu sözler…

Tanısa severdi belki,arkadaş olurlardı kim bilir…Kendi dilinde söylüyordu bu sözleri…
Komşu iki ülkenin kadınları aynı şekilde, ellerini göğe doğru açmış, aynı dinin kutsal kitabından ezberledikleri duaları ediyorlardı oğulları ölmesin diye…Arapça bilen allahın dilinden konuşuyorlardı. Yetmiyordu, kendi dillerinde, Kürtçe ,Türkçe ediyorlardı dualarını…Mümkün olsa göğe merdiven dayayıp, yanına varıp,allah ile ‘’annece’’ konuşacaklardı…

O esnada yeni bir kitap yazmakla meşguldü A l l a h.
’’Ne haliniz varsa, ölün!..’’

BARIŞlayın bizi çocuklar,bağışlayın bizi…

Gül Yutsever..

About the author

Related