ATATÜRK MÜ SEYİT RIZA’YI ASTIRDI?

Livaneli: „Seyit Rıza’yı astıran Mustafa Kemal değil.“

„İşte Livaneli’nin o yazısı; (diye başlayan)
Bu belgeyi 20 Kasım 2009’da, bu köşede yayınlamıştım. Tartışma götürmeyecek kadar açık, net bir belge. Dersim olaylarının baş görevlilerinden birisi olan Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil’in ağzından, yani birinci elden aktarılıyor.“

https://www.ensonhaber.com/livaneli-seyit-rizayi-astiran-mustafa-kemal-degil-2011-11-25.html?utm_source=wShare&fbclid=IwAR3PaK8K7KnuubooCXoAM6KDQWrWOhTjppig2OoEH25-CmgfKsocmkbiX0A

Yazının başlangıcı, beni biraz şaşırtı…Bunun birinci eldenliği nerede?

Zülfi Livaneli, 1984 yılına kadar Avrupa’da idi ve 1980-84 arası politika hiç konuşmadı. Türkiye’ye dönmek istiyordu ve Türkiye’ye döndüğünde de bunun başına sorun açacağını bilincindeydi. Türkiye’ye döndükten sonra sade müzik çalışmaları dışında, Kenan Evren zamanında da politika üzerine hiç konuşmadı.

Yukarıdaki tırnak içinde Verdiğim Zülfi Livaneli´nin ağzından söylenen, 2009 da yazdım demesi kendisinin; „Zamanın Emniyet Müdürü, İhsan Sabri Çağlayangil ile bire bir konuştu duygusu yaratıyor kişide. Bunun gerçek olması ihtimalı çok az ve hatta gerçek olamaz. Kenan Evren gibi „Asmıyalımda besliyelim“ diyen, 51 idama imza atan ve Diyarbakır zindanları dışında bütün Türkiye´yi zindana çeviren bir caninin at oynadığı zamanda zaten değil, „Dersim Katliamı“ bütün Kürt sorunlarını sormak, suçtu. Ayrıca, Kenan Evren zamanında 1987 yılına kadar, İhsan Sabri Çağlayangil´in politik çalışma yasağı vardı. Kürt adını ağzına almayı bile diline yakıştıramayacak ırkçı bir politikacının acımsar olduğuna, pişmanlık duyacağına inanıyım mı?.

Bu kişi eğerki böyle bir itirafda bulundu ise yazılarında her zaman gururla belgeler veren, „Zülfi Livaneli´nin konuyu belgelemesi gerekmez mi? Eğer öyle değilde başkasından duyduğu gerçekleri, „Kendim´in“ gibi yazması doğru olur mu?. Benden sorarsanız, Livaneli´nin en azından, „Falancadan alınmıştır“ diye bir dip notu ile gerçeği yazması daha inandırıcı olurdu.

Maraş katliamından sonra gelen, Çorum katliamı 1979 yılında beni, „ARAF/Ateş Çemberi“ serisi altında bir belgesel çalışmaya yönlendirdi. Her ne kadar konu 20. yüzyılı içeriyor isede beni, önceki yüzyıllarda yapılan katliamlarıda araştırmaya sürükledi. Binlerce resim çıktı ortaya ve okunması gereken binlercede belgeyi araştırdım, okudum… Konuyu 60 büyük boy yapıtla kapamıştım ama günümüzün politik sorunları, „Konu bitti çalıştın eline sağlık, başka şeyler yap“ dememe yetmiyor…

Tarihe bakınca karşımıza toplumların/insanların inanç yada çıkarları yüzünden neye kadim olduğunun şahidi oluyorsunuz. Bizim acılarımız 20. yüzyılda başlamıyor. Alevi ve Kürt halkının acılarının ilk belgeseli ise ta, „Yavuz Sultan Selim’e“ kadar gidiyor. En yakını ise zamanımızın katliamları. Maraş, Çorum, Gazi, Fatsa, Suruç, Ceylanpınar, Diyarbakır-Suriçi Ankara Garı katliamları. Dini, ırkı alet ederek politik kazanç, bir kaç oy daha almak için yapılan katliamlar ve buna birde, „Faali Billinmeyen cinayetler“ eklenirse sıralamakla bitmez.

Dersim Katliamı´na gelince, Celal Bayar ve İsmet İnönu arasında, hasta olan ve Mustafa Kemal Atatürk´ün bırakacağı mirasa sahip olmak için bir sandelye kavgası ile başlar. Celal Bayar´ın sinsi, ırkçı planları, Pazar´ı Pazartesi´ne bağlayan gece mahkeme kararı bile olmayan bir idam cezası gerçekleştirilir, Seyid Rıza idam ettirilir. Bu kararın uygulanmasından, Atatürk´ün haberi yoktur.

Seyid Rıza´nın idamı olayından, Atatürk´ün bir gün sora haberdar olduğu, acı gelişmelerden ve önderleri idam edilmiş onbinlerce Kürt, Zaza halkının, Türk askerinin zulmünden korkarak dağlara kaçtığını, olayları inceleyen başkaları da yazıyor. İnternet haberlerle dolu, konu hakkında Konu hakkında sayısız belge yayınlandı. Gerçek olan ise birgün sonra bile olsa, Atatürk´ün isyanı bastırma emrini vermesi ve onbinlerce kişinin Türk askeri güçlerince hünharca katledilmesidir. Günümüzde bu acı olay hakkında bir makale yazmakda zor değil.

Konuyu başka yönüylede araştırmak gerekir. Mustafa Kemal Atatürk, bunca savaşa komutanlık yapmış, savaş esirlerinin burnunun kanamasına bile müsade etmeyen bir kişilik olarak tanıtılır. Bu olayda doğru olanı isyanı bastırın emrini, Seyid Rıza’nın idamından bir gün sonra vermesine rağmen, Vurun dedi ise öldürün diyecek kadar gaddar mıdır bu gerçeğin gün ışığına çıkarılması gerekir. İsyanı bastıracağız diye yaşlı, genç, çoluk, çocuk bütün, „Dersim Halkını“ yok edin mi dedi? Bu da artık gizlenecek olay değil. Burada Kürd internet sitelerinde yayınlananlar ile, Zülfi Livaneli´nin yazdıklarının bazıları çakışıyor ama Zülfi Livaneli´nin yazdıkları sade suya sabuna dokunmamaktan, „Bende yazdım“ demekten başka şey değil.

Konunun geç kalmış da olsa, tarihçiler tarafında artık masaya yatırılması incelenmesi daha yerinde olur. Buda devletin vatandaşlarına cevap verme sorunluğudur… Gerçeklerin tamamen aydınması için, devlet arşivlerini açıp, Kürt halkına cevap vermelidir.

Munzur günlerce kan akmış, Dersim´in dağları kanla sulanmıştır, bundan Mustafa Kemal Atatürk´ün haberi olmadı mı? Okuduğum belgelere dayanarak benim tesbitim ise olayın büyüklüğünden Mustafa Kemal Atatürk sorumsuz gösterilemez. (bak. Atatürk´ün kızı Sabiha Gökçen anıları)

Ne yazık gerçek şudur: Irkçılık hisleriyle kanı kaynatılan ve bu düşman göstererek kazanılan seçimlere Kürt toplumu alet edilmiş, Celal Bayar´ın Demokrat Partisi´ni kurmasına, 10 yıl sonrada olsa Türkiye´nin çok partili devreye girilmesini sağlamıştır. Bu gelişmelerde Adnan Menderes ve Osman Bölükbaşı da büyük rol oynar ama Celal Bayar ve Adnan Menderes, onlardan daha demokrat olan Osman Bölükbaş´na göz açtırmazlar. Demokrat Partisinin bu başarısı ne yazık Kürt, Zaza ve Alevi Dersimlilerin kanıyla gerçekleşmiştir.

1960 Askeri darbesinden sonra Celal Bayar yargılanırken 1955. 6 Eylül olayları sorgulama konusu olmasına rağmen, „Dersim Katliamı“ söz konusu olmamıştır. Aslında, Dersim Katliamı“ sade katliam değil, makam hırsından dolayı, Celal Bayar’ın sinsice planladığı ve Atatürk’e tastiklettiği bir ırkçının emsali olmayan soykırım harekatıdır.

Celal Bayar, 1908 de Jön Türkler gurubuna katılır, acımasız bir ırkçı, Faşist´tir. Anadoluyu diğer ırklardan temizlemek önder olma emeli, 1914 yıllarına dayanır ve Ermeni katliamında da öncü görevler yapmıştır.

Zülfi Livaneli, değerli bir sanatçıdır, ama böyle önemli bir olayda yarım yamalak köşe yazıları ona olan inancımızı sarsar. Benim düşüncem, sanatçı politik taraftar olmamalıdır, Politikacı hata yaptığında kabahatı partisinin programı dışına çıkamadığı yönünde savunur ve olay unutulur… Ama sanatçının yaptığı hata ise asırlar sonra anımsanır ve sanatsal geçmişinde ona özgeçmişinde bir leke olarak kalır.

İsmail Çoban..

About the author

Related