DİLENCİNİN (BED) DUASI

Acaba dilencileri anlamak için bir kere dilenmek gerekir mi? Bu sorunun cevabını sona bırakarak. Dün başıma geleni anlatayım. Bankamatiklerin önünde sıramı beklerken, atmışlı yaşlarda, kısa kır saçlı, kot pantolonlu, hırkası dizlerine inen bir kadın dilenci, sırasını bekleyen insanların arasından geçerek avuç açtı.

Gelişiyle gidişi iki üç dakika ancak sürdü. Fakat kılık kıyafetiyle farklı, ilk defa başı açık dilenen bir kadın görünce dikkatimi çekti. Görünüşüyle başka dilencilere benzemeyen kadınla göz göze geldik. Hemen kafamı başka yöne çevirip bakışlarımı kaçırdım. Sırada bekleyen diğer insanlar da başları önlerinde, avuç açarak geçen kadını, gördükleri halde görmemiş gibi davranıyorlardı. Belki de onlar ta baştan bilerek dilenciyle göz göze gelmemeye çalışıyorlardı.

Kendimi bildiğimden beri bir dileneni görünce, bu onur kırıcı durumlarından, onlar yerine adeta ben rahatsız olur onlara acırım. Nedense dilenciler bunu hissettiklerinden midir, bir şekilde başıma bir olay gelir. Dilenci kadına dönüp bakmıyordum fakat huzursuz olmam için üzerime gelmesi gerekmiyordu. Sözlerini işitmek, onun orada olduğunu bilmek yetiyordu. Buna rağmen ilk bakışmamızdan sonra, ona bir daha bakmamaya çalıştım. İçimden “bu dilenciye ilgisiz kalayım” dedim.

Ama yine olmadı.
Bankamatiğin önünde işlem yapmakta olan iki adamın yakınından geçerken adamlardan biri doğrulup, kadının yüzüne bakmadan elleriyle ceplerini yokladı. Doğulu şivesiyle “valla verirdim amma bozuk yok” dedi. Dikkatimi çeken bir durum ise diğer dilenciler gibi “Allah muradınızı versin, Allah razı olsun, Allah sevdiğinize kavuştursun” gibi içerisinde “Allah” geçen cümlelerle konuşmuyordu. Adama “canınız sağ olsun, teşekkür ederim” diyerek en azından bir kişinin kendisine kayıtsız kalmayışından memnun olup oradan uzaklaşırken, kendisine teveccüh gösterip iyilik yapmadığım için bana da kin ve öfke dolu bakışlarla baktı. Adeta “başına gelsin, farkındayım, siz beni gördüğünüz halde görmezlikten geldiniz fakat bakın bu dünyada böyle güzel insanlar da var, sen de insan mısın?” der gibi bana beddua ediyordu.

Özünde dilencilerin çoktan ar perdeleri yırtılmış olsa da insanların kendilerine karşı tamamen ilgisiz kalmaları, onları yok saymaları, sanırım en utanmazını bile umutsuzluğa düşürüp rencide edebiliyor. Oradakilerden en az bir kişinin bile duyarsız kalmayışı sanırım ona bir sadaka yerine geçti. Ama orada kendisini gören ve ilgilenen ben iken, kin dolu bakışları banaydı. Acaba “benim kadın olmamın bir etkisi de var mıydı” diye düşünmeye başladım. Ne de olsa o kalabalığın içinde sırada bekleyen tek kadındım. Hani bir de kadın kadından haz etmezmiş ya, belki bu da gücüne gitmiş olabilir.

Dilenen kadın adamın “bozuk param yok” diyerek aslında “dilencilere sadece bozuk para verilir, onlar zavallıdır “diye aşağılamayı içinde taşıyan cümlesine alınmadı bile. “Öyleyse bozdurun” demedi. Vermek istemediği için öyle söylediğini bildiği halde “canınız sağ olsun” dedi. Teşekkürü de kendisine duyarsız kalmadığı için etti. Para vermese de adamın gösterdiği ilgi ona yetti.

Son anda o, adamla konuşurken yüzüne bakmasaydım, bakışlarıyla içindeki zehrini bana fırlatamayacaktı. Benim yerimde başka bir kadın olsaydı aynısı olabilirdi de bir erkeğe bana yaptığı gibi öfke dolu bakışlarını fırlatabilir miydi? Tahmin ederim ki adamın üzerine yürümesinden korkardı. Üstelik beni bakışlarıyla aşağılarken cesaretini de “bozuk yok” diye kendisine para vermek istermiş gibi ama özünde kendisini aşağılayan adamdan almıştı.
Baştaki soruya gelince; Allah başa vermesin! “Dilencileri anlayalım” diye bir kere bile dilenmemelidir. Bir kere onurunu çiğneyen insan, bunu her gün çiğner. Bataklığa düşmüş, çıkmaya çalıştıkça gömülen insan gibi dilendikçe daha çok onurunu çiğnetir. Onuru kırıldıkça kendini daha çok incitmek için tekrar tekrar dilenir. Çünkü bu işin insan vücudunda alışkanlık yapan bir kimyası var. Dilenirken duyulan heyecan ve korku adrenalini yükseltir. Adrenalinin alışkanlık yapması ise kolaydır.
Bir orospunun kendini satmayı bırakmış olması onu eski bir orospu olmaktan kurtarmadığı gibi dilencilerin de artık bu işi bıraksalar bile onların eskiden dilenci olduğunu ortadan kaldırmaz. Buna; katilleri, uyuşturucu bağımlılarını, hırsızları, yalancıları, dolandırıcıları da işin içine katarak, toplumda ahlaki olarak kabul görmeyen konular açısından bakacak olursak, bu tür alışkanlıklar insanın kendini harcamasıdır. Ki bu onların toplumdan dışlanması demektir ki, en kötü seri katillerin bile kabul görmek, tanınmak gibi bir ihtiyaçları varken toplum tarafından tanınmanın ne kadar acı bir durum olduğunu görmek zor değildir.
Şunu biliyorum ki onlara onursuzlukları için, sadece acımıyorum. Arsız halleriyle taciz ederek beni ikilemde bırakarak huzurumu bozdukları için de onlara öfke duyuyorum. Bir de sevgisizlik ya da sebebi ne olursa olsun bu yola düşmüş, dilenen insanlara benim para verip vermememin, onları dilenmekten vaz geçirmeyeceğini biliyorum.

Daha dün marketten çıkınca genç bir adam yine “Haben sie für mich etwas klein Geld” “benim için bozuk paranız var mı?” diye burnumun dibine kadar gelerek isteyince, içimden bu tacizden rahatsız olduğumu belirterek “hayır” demem gerekirken, cüzdanımı çıkartıp bir Euro verdim. Bankamatik önünde dilenen kadının bana fırlattığı bakışı da hatırlayınca içimden “bey mi yaman el mi yaman” demek geçse de bir dahaki sefere “hayır” diyebilecek miyim? Göreceğiz bakalım.

Sultan Altan..

About the author

Related