DİYANETİN ALEVİ ÇELİŞKİSİ

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Mersin Cemevi’ni ziyaretiyle birlikte büyük bir tartışma yaşandı. Çünkü, Aleviliğin İslam’ın dışında olduğunu savunan Hasan Kılavuz Dede’nin Mersin Cemevi Başkanı olması bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Burada Hasan Kılavuz eleştirilerin hedefi haline gelmişti. Neden böyle bir buluşmaya vesile olduğu yönünde eleştirildi. Nitekim, kimse Alevilerin hakkını yiyen, kendilerini görmeyen, kabul etmeyen Diyanet’e ve başkanına iki çift laf etmedi.

Sonra AABF’nin Köln’de düzenlediği 30.yıl kutlamasını hazmedemeyenler “kübalı çıplak kadın” ile saldırmaya başladılar. Üstelik “Alisiz Alevilik” safsatasıyla.. Almanya’da geçtiğimiz aylarda devlet eliyle kurdurulan farklı Alevi örgütlenmesini de göz önünde bulundurunca, değişmeyen asimilasyoncu zihniyeti ortaya çıkıyor.  Biat etmeyen Avrupa Alevi hareketini yıkmak için, üstelik bazı dede ve Aleviler üzerinden nasıl oyunlar oynandığını açık ve net bir şekilde görülüyor. 

Öncelikle devletin para akıttığı Diyanet İşleri Başkanlığı iktidarın adeta arka bahçesi.

Son seçimlerde olduğu gibi bundan önce ki seçimlerde de Diyanet iktidara hep kol kanaat germiş ve sandıkta desteğini hiçbir zaman esirgememiştir. Avrupa’daki Diyanet’e ait bütün camilerden kalkan otobüslerle vatandaşların sandıkta reyini hükümete verdiklerini bilmeyen yoktur.

Şimdi sözde kul hakkı yemeyen Diyanet, Alevi vatandaşların hakkına her nedense tenezhür etmektedir. Öyle ki, Alevilerden alınan vergilerle cami yapılmakta, imamının maaşını verilmekte, camilerin elektriği, suyu, çöp parası dahi alınmamaktadır.

Ne acıdır ki, diyanetin bünyesinde çalışan elemanlarının arasında bir tek Alevi çaycısı bile çok görülmektedir.

Çünkü binlerce çalışanı arasında bir tek Alevi vatandaşı yoktur.

Atatürk’ün tekke ve zaviyeler kanundan sonra kurduğu diyanetin bugüne değin işlevi laiklikle hiç bir zaman bağdaşmamıştır. Cumhuriyet rejiminde hep laiklik hiçe sayılmış, bilinçli bir şekilde çiğnenmiştir. Üstelik zafer bayramında bile şehitler için verilen fetvada diyaneti kuran Atatürk bile anılmamıştır.

Hal böyle olunca herhalde başka Tanrı’nın çocukları olsa gerek ki Aleviler, Osmanlıdan başlayan ötekileştirme, yok sayılma siyasetiyle karşı karşıya kalmaktan kurtulamamışlardır. 

Yavuz Sultan Selim ile başlayan katliamlar, baskılar, ötekileştirme ve asimile siyaseti tarihsel süreçte hep devam etmiştir.

Almanya, İngiltere, İsviçre, Avusturya dahi Alevi inancını, Cemevini ibadet yeri olarak kabul edip yasal statü verirken Osmanlının kuruluşunda yer alan, askeri düzenini Alevi-Bektaş-i inancına göre kuvvetlendiren Alevilik, özyurtlarında hala kabul görülmemektedir.

Alman devleti kendi okullarında Alevilik dersi için eğitim-öğretim, üniversitesinde Alevilik kürsüsü verirken, aksine Türkiye’deki Cemevlerinin sadece dernek statüsünde hizmet verilmesine müsaade edilmektedir.

Cemevini Cami’ye alternatif gösteren, toplumda Alevi ile Sünni arasına yaptığı açıklamalarla nifak sokan Diyanet’in eski İşid zihniyetli başkanı Mehmet Görmez, açık ve net bir şekilde Alevilik ve Cemevini kırmızıçizgi olarak tasdiklemedi mi?  

Lakin, çok geriye gitmeye gerek yok, yakın zamanda Osmanlı döneminde şeyhülislamın fetvası gibi Diyanet İşleri Başkanlığı internet sitesindeki fetva bölümünde sorulan “Alevilerle evlenmek caiz mi” sorusuna “Müslümanla evlenilir” cevabı aslınsa Alevileri Müslüman görmediklerine yönelik politik bir cevaptı. 

Kaldı ki, memlekette hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet almış başını gitmiş, kadın cinayetleri, tecavüzler, şiddet olayları ardı ardına patlıyor ve diyanetten tık yok.

Fakat mevzu Aleviler olunca maazallah mangalda kül bırakmıyor. Dünya bilim, ilim diyor, diyanetin kafası başka çalışıyor. “Müslüman değilse caiz değil” fetvasını veren diyanet “Aleviler zaten Müslüman değil” demeye getirmemişmiy mi? 

Aslında buradan yola çıkarak, Hz. Hüseyin’in Kerbela`da şehit edildiği ve kutsal kafası kesilip emevi camisine atıldığında Yezid’in beslediği cemaatin sessiz kalarak, aldırış etmemesiyle değişen İslam’ın günümüze kadar gelen Yezit anlayışı ile Aleviliğin örtüşür hiçbir yanı yoktur.

Türk, Kürt, Zaza, Ermeni, Arap Alevisi olduğu gibi Anadolu’da Kızılbaş, Bektaşi, Cepni, Tahtacı, Yörük, Türkmen gibi farklı Aleviler bulunmaktadır. Tabii ki Balkanlarda, Avrupa’da, hatta Arjantin ve Şile’de de Aleviler yaşamaktadır. Yani tek tip düşünen Alevi yoktur. Tek dil, tek ırk ve tek ülke anlayışları yoktur. İslam’ın içinde olduğu gibi dışında gören de vardır.

Lakin, devlet ve bütün organları Aleviliği zaten bir mezhep olarak görmemektedirler.

Kaldı ki, Mersin Cemevi’ne giden Prof. Dr. Ali Erbaş, başkanı olduğu Diyanet’in neden Alevilerin hakkını yediğini, Alevileri tanımadığını, niçin Alevileri müslüman olarak görmediğini ve bu yaman çelişkiyi  Hasan Kılavuz Dede sormamışsa, ben sorayım.. Alevileri İslam’ın içinde görmeyen diyanet, hükümet, dünya’nın en büyük Alevi örgütlenmesine saldırarak Aleviler müslümandır, „siz Alisiz Alevilersiniz, yani ateist alevisiniz“ diyor..

Sözün özü, “Müslümansan ibadet yerin camidir” veya devletin kendine göre yorumladığı Alevilik anlayışını kabul etmemiş Aleviler, son dönemlerde İslam ülkelerindeki kanlı, çalkantılı ve siyasetin acımasızça kullandığı dinin bu süreçle birlikte, ne kadar diretilse de kendilerini Müslüman olarak görmelerini beklemek akıl işi olmaz..

Metin ES

About the author

Related