GAZETELERİ YAŞATAMADIK

Almanya’dan gazeteci arkadaşım Metin Es aradı. Yeni bir haber portalı kurduklarını, içeriğinin haber açısından zenginleştirmek için yazı yazmamı istedi. Onun bu isteğini geri çevirmemek için ilk yazımı kaleme alıyorum. Kendisine ve gazeteci meslektaşlarıma başarılar diliyorum. Siz okurlara da haber portalına destek vermeniz için rica ederim.

Almanya’da Türk Medyası’nın güçlü olduğu dönemlerde birlikte haberler yaptık. Benim gibi daha bir çok arkadaşım Almanya’da çıkan günlük gazetelere haber yapabilmek için koşardık. Artık o günler geride kaldı. Çünkü Almanya’da eskisi gibi günlük yayın yapan çok sayıda gazeteler çıkmıyor. Bunun başlıca nedeni de Avrupa’da yaşayan Türkler olarak gazete okuma hevesimiz her geçen yıl azaldı.

Kısacası; okuma alışkanlığımız giderek kayboldu ve haliyle gazete tirajları düştü. Çıkan günlük gazeteler birer birer baskılarını durdurdu. Bu şöyle özetlenebilir. “Gazeteleri yaşatamadık.”

Gazetecilik fedakarlık isteyen bir meslektir. Farklı ülkelerde, farklı bölgelerde habercilik yapan gazeteciler birbirini tanımaz. Örneğin; Kars’ta muhabirlik yapan Edirne’deki meslektaşını tanımaz, sadece adını duyar. Gazetecilerin özel hayatı yoktur. Onların serveti mesleğidir, kişiliğidir. Gazetecilik ilginç bir meslettir. Dürüstlük gerektirir, asla ukalalık gerektirmez.

Uzatmayayım..

Konuyu gazete ve gazetecilikten açmışken, size nasıl bu mesleğe başladığımın kısa öyküsünü anlatayım.

1986 yılının son aylarıydı. Yaşadığım şehirde akşam saatlerinde bir Türk bakkalı yandı. ben de o dönemlerde hafta sonlarında zamanlarımı futbol oynayarak geçirirdim. Hürriyet Gazetesi’nin yüksek tirajlı dönemleri.. Maç sonuçlarımızı gazetede çıkartmak için sahalara gelen muhabir ağabeyimiz, büyüğümüz Erol Esenyurt’u arayarak olayı haber verdim.

Erol ağabey bir sohbetimizde bana; ” sen bu işi başarırsın, sende azim var” diye benim muhabir olarak bir gazatede başlamamı istiyordu. Benim gazetecilikten bile haberim yoktu. Velhasıl, ” ben sana yardımcı olurum” dedi ve oldu da.. Kısa süre Tercüman daha sonra Milliyet Gazetesi’nde yıllarca spor muhabirliği yaptım ve ulusal bir haber ajansımızda bu kutsal görevi devam ettirdim. Ta ki, 2010 yılına kadar habercilik yaptığım bu meslekte çok güzel anılarım vardır. Erol Ağabeye buradan çok teşekkürlerimi bildiriyorum.

Neyse, Gazetecilik konusuna burada nokta koyuyorum.

-Ağzı olan konuşuyor.

Çocuk yaşlarda gittiğim Almanya’da emekliliğime kavuştuktan sonra, biraz olsun Türkiye’de yaşam sürdürmeyi özlediğim için toplam 8 aydır Türkiye’deyim. Uzun yıllar Almanya’da düzenli bir hayat sonrası buradaki yaşama ayak uydurmak gerçekten zor. Ülkemi çok seviyorum. Buradaki çarpık yaşam beni üzüyor. Bunu tatile geldiğinizde fark edersiniz. Bir trafik sorunu var ki, almış başını gitmiş. Ekonomi; O’da tepe taklak. Sokakta insanlar ülkenin ekonomik durumunu konuşuyor. İnsanlar mutsuz, saygı, sevgi giderek daha da kayboluyor. Bazen sohbetlerine katılıyor, fikrimi beyan ediyorum. Onlar da yurtdışında yaşayanlardan şikayetçi.

“Siz gurbetçiler referandumlarda “evet” oyları verdiniz, tabi sizin tuzunuz kuru. 1 Avro’nuz buraya gelince 6’ya katlıyor. Ama biz burada yaşayanlar pahalılıktan eziliyoruz”

Bu sözleri duymak pek de hoşa gitmiyor ama ağzı olan da konuşuyor. Şu sıralar önümüzdeki Mart ayında yapılacak olan yerel seçimlere doğru giderken siyaset kızışıyor. Kasalar boşalmış, yatırımlar durmuş, berbat giden bir ekonomi hakimiyet sağlamış, her geçen gün firmalar konkordato ilan ediyor. Yerel seçimler sonrası bu gidişin ne olacağı da belirsizliğini korumakta.

İnsan, “Ne olacak bu ülkenin hali” demekten geri adım atamıyor.

Cevdet Albay

About the author

Related