İNSAN İLİŞKİLERİ VE İLETİŞİM

Konuya Sabahattin Kudret Aksal’ın bir şiiriyle başlamak istiyorum.

‘Bir sabah ellerin cebinde çık evinden
Ceketin iskemleye asılı kalsın
Bekliye dursun dostun
Kahvede
İşe gitmekten de
Bugünlük vazgeç
Öylece dolaş çiçek kokan sokaklarında
Güzel şehrinin
Yeniden tat gökyüzünü
Ağaçlara selam ver!
Apartmanların hatırını sor!
Senden başkaları için değil
Bu güzel gün Mavi gök..’

Burada verilen mesaj; insanın kendine değer vermesi,kendisini eksi ve artılarıyla kabullenmesi, toplumuyla, doğayla ve evrenle ilişki kurabilmiş bir insanı dile getirmesidir.

Başka bir deyişle; insanın kendinden hoşnut olması, kendini sevmesi, kendini diğer insanlarla, doğayla ilişki içinde görerek yaşamına anlam kazandırmasıdır.
İnsanın mutlu olabilmesi, yaşamdan tad alabilmesi, diğer insanlarla sağlıklı ilişki ve iletişim kurabilmesine bağlıdır.

İlişki ve İletişim dinamiktir. Sağlıklı ve sürekli olabilmesi için ayni bir sanatçının yapıtı üzerinde gösterdiği çaba gibi dikkat, özveri ve özen gösterilmesi gerekiyor.
Aya çıkabilen insanla teknoloji sayesinde iletişim olmasına karşın (eşler, çocuklar, dostlar ve arkadaşlar arasındaki iletişimlerde zorluk çekiyoruz…
İnsan ilişkileri karmaşıktır. Çoğu zaman anlamakta ve çözmekte zorlanıyoruz. Bazen diğer insanları çok iyi tanıdığımızı iddia ederiz. İnsan kendisini bile gerçek anlamda tanıyıp anlaması uzun bir süreci alırken, diğer insanları kısa süreçlerde nasıl tanırız?

İletişim bir bütündür.
İletişim, kelimeler, ses tonu, beden dilinden oluşan bir bütündür. Kelimelerimiz ‘ne’ söylediğimizle, ses tonumuz ve beden dilimiz ‘nasıl’ söylediğimizle ilgilidir. İletişimde, kelimeler %10, ses %30 ve beden dili %60 oranında rol oynar.
İletişimde, bir verici, bir de alıcı vardır.
Vericinin kendini iyi ifade edebilmesi, iyi anlatabilmesi ve alıcının da önyargısız, iyi dinleyip algılayabilmesi önemlidir.
İnsanlar duygu ve düşüncelerini beden diliyle, en çok da mimikleriyle dışa vurur. Genelde yüz ifadesi verilen mesajla uyum içinde olur. Bu nedenle verdiğimiz mesaj alıcı tarafından doğru anlaşılmasında mimiklerimizin etkisi büyüktür.
Alıcı: Algılar ve değerlendirir.
Algıya göre değerlendirme DOĞRU ya da YANLIŞ olabilir! Buna göre de yorum yapılır ve tepki oluşur.
Örnek; Verici: ‘Gidersen pişman olursun!’ der.
Alıcı bunu nasıl algılar? Bir tehdit olarak mı yoksa vericinin kendisinin gitmesini istemediği olarak mı?
Bu vericinin ses tonuna,yüz mimiklerine ve beden diline bağlı olduğu gibi, alıcının da nasıl algıladığına bağlıdır.
Ayrıca insanlarda sezi ve sezgiler vardır. Bunlar bazılarında güçlü, bazılarında güçsüz ya da orta derecededir.
Dinleme, algılama, sezi, sezgiler, sempati ve empatinin iletişimde rolleri büyüktür.
Özellikle algı olmadan düşünce, düşünce olmadan da iletişim olamaz. Algılayabilmek için de iyi bir dinleyici olmak gerekir.
İletişim; bedenimiz, zihnimiz, ruhumuz, hepsi bizim parçalarımızdır.
Düşüncelerimiz; fikirlerimiz, gözlerimizin gördükleriyle bütünleşir.
Hislerimiz; kızgınlıkları, öfkeleri, kinleri, sevinçleri, sevileri, hayal kırıklıkları, tüm heyecanlardır.
Dilimiz; öfke, kin, kızgınlık dolu, doğru ya da yanlış, ya da sevgi ve saygı dolu tüm sözleri söyler…
Sesimiz; yüksek ya da yumuşak ilişkimizde hem kendimize, hem de başkalarına yansıtır…
Sözcükleri söylediğimizde; yüzümüz, sesimiz, bedenimiz, nefesimiz, kaslarımız da konuşur.
İşte tüm bunlar bizim İletişim araçlarımızdır!

Görebiliyoruz, duyabiliyoruz, hissedebiliyoruz, düşünebiliyoruz, konuşabiliyoruz, muhakeme edebiliyoruz.
Tüm bunlar; bizim insanları anlamamıza, onların da bizi anlamalarına yarayan iletişim araçlarımızdır.
Bu araçlarımızla insanlara yaklaşıp ilişki ve iletişim kurabiliyoruz…
Bu ilişki ve iletişim sırasında; ne görüyorsak, ne duyuyorsak, ne söylüyorsak, ne yapıyorsak o biziz işte!…

İlişkilerde birlikteliğin temel taşları olan SEVGİ, UMUT, GÜVEN yara aldığında, ne kadar unutmaya
çalışırsak çalışalım izleri kolay silinmez.
Aslında özellikle eş ilişkilerindeki yaşanan olumsuzluklar başından beri vardır. Ancak duygular çok yoğun olduğundan olumsuzluklar görülmez. Genelde ilişkinin başlangıcında duygu ve mantığın dengesi yoktur. Aşırı duygular, mantığı engeller. Aşık olup evlenmek gerekir. Ancak aşıkken evlenmemek daha doğrudur. Bir Fransız ata sözü ‘Bütün başlangıçlar güzeldir!’ der. Bir çok ilişkide kişiler yaşadıkları yoğun duygular içinde eşlerindeki olumsuzlukları görmeme eğilimindedir. Ancak zaman geçtikçe ilişkide eşler birbirlerini daha sağlıklı değerlendirebilir. Aşk duygusu hala vardır, ancak mantık da yavaş yavaş devreye girer. Aşk yalnızca şimdiye odaklanırken, mantık gelecekte de olası riskleri dikkate alır.
Bir ilişki ya da evlilik yalnızca hissettiğimiz duygulara göre yaşanmamalıdır. Evlilik bir oyun değildir!
Sağlıklı bir iletişim, öfke kontrolu, problem çözebilme becerisi, sakin kalabilme, anlayışlı ve esnek davranabilme, karşımızdaki kişiye saygı duyabilme, sorumluluk alabilme, ilişkiye özen gösterip yatırım yapabilme gibi bir dizi özelliğin olup olmamasına göre şekillenir.
İlişki içersindeyken sorun ve zorluklar kaçılınılmazdır. Önemli olan sorun yaşamamak değil, bu sorunlara yaklaşımımız ve çözüp çözemediğimizdir.

Milyarlarca farklı genlerin büyüleyici dünyasından doğarak gelen kişiler, beklenmedik olaylardan etkilenerek farklı yerlerde, farklı insanlarla yaşarlar. Yeryüzünün hangi parçasında can bulacağını önceden hiç kimse bilmiyor.
Taşıdığı genlerin özellikleriyle, nasıl bir fizik yapısına, ne düzeyde bir zekaya sahip olacağını da önceden kimse bilmiyor.
Doğduğu ülkeye, topluma, aileye göre, alacağı eğitimle, koşullara, olaylara göre kişilik ve davranış biçimlerinin gelişebileceğini de önceden kimse bilmiyor.
Her insan, farklı huy ve davranış özellikleri gösteren birer farklı kişiliktir. Tıpkı insan yüzleri gibi, birbirine tıpa tıp benzemeyen…
İnsanlar, hem görünüş, hem de davranışlarda sonsuzluğa giden çeşitlilikte tıpkı doğanın renkleri gibi bir başkalaşım içinde çoğalır.

Ben, bir gece mavisiyim
Sen, bir yaprak yeşili
O, başak sarısı…

Biz, kar beyazıyız
Siz, gün batımı turuncusu
Onlar, menekşe moru…

Herkes, ayrı deniz mavisi
Okyanus mavisi…

Belki de yaşamın anlamı bu renk cümbüşüdür.
Sonsuz renk tonlarıdır
Salt ana renklerle sınırlı kalmayan
Bambaşka bir alemi anlatan…

Her rengin farklı tonlarının
Diğer renklerin değişik tonlarıyla
Bir gök kuşağı güzelliğinde birleşir
Hepsi birbirleriyle çaprazlama başka başka yerlerde
Birbirine benzemeyen ortamlarda karşılaşır
Benzer renkler

Bir evin bahçesinde
Bir tarlada, kırda başka ışıklar saçar…

Ayni turuncu renk, portakalda başka
Gün batımında başka
Görme duyusuyla algılanıp, görme merkezinde anlam bulur renkler.
O incecik ayrımlar, ne de güzel keyifler verir insana…

Gül, gelincik kırmızısı
Boncuk mavisi
Akdeniz mavisi
Kıbrıs’ ın Girne, Magosa
Ege’ nin Bodrum Turkuazı
Doğada ayrı güzelliklerde
Ayrı nüanslarda
Ne de güzel çoğalıp dengelenir…

Kişilikler de bu sayısız renkler gibidir.
Kimi canlı, kimi ebruli geçişlerle sonsuza dek uzanıp giden…

Milyonlarca soya çekim özelliği taşıyan kalıtım üniteleri yetmiyormuş gibi, öngörülemeyen toplum değişimleri, dünya olayları, çok sayıda etkenler de kişilikleri etkiler ve renklendirir…
Bu renklerin ışıltılı çekiciliği gibi, kişilikler de albenili renkleriyle dünyanın yaşam serüvenini sürdürür…
Belki de yaşam bu renk cümbüşüdür!…

İletişim en temel becerimizdir, ama ayni zamanda da bizi zorlatan, üzen yine iletişim becerimizdir.
Herkes kendini en iyi iletişimci olarak görür ve karşısındakinin de kendisi gibi olmasını bekler.
Bir başka deyişle, herkes kendi mizacını erdem olarak kabul eder, kendine benzemeyeni ‘hatalı’bulur; sürekli yanlış yaptıklarını, kendisini anlamadıklarını düşünür. İnsanın doğası dikkate alındığında aile içinde, toplumda ve işyerlerindeki ilişkilerde anlaşma bir mucizedir.

İletişim iki adımlı bir süreçtir; ilk adımı karşımızdaki kişiyi anlamak için atarsak, bu gerçekleşmesi zor olarak düşünülen mucize, yani anlaşmak gerçekleşebilir.
İletişim anlayarak başlar!..
İlişkilerde en çok şikayet edilen konu ‘Anlaşamıyoruz’ dur.
İlişkilerde anlaşabilmek için, anlamak gerekir! Anlaşılmak için de kendini iyi ifade edebilmek gerekir.
Ama genelde bu anlaşmazlıklarda sorun hep karşı taraftan kaynaklandığı dile getirilir!

Aslında iletişimsizliğe sebep olan bir sorun varsa, bu sorunun yaşanmasında iki tarafın da rolü vardır.
Eğer ilişkilerimizde daha huzurlu, mutlu olmak istiyorsak, iyi bir iletişimin temeli öncelikle kendimiz olduğunu unutmamalıyız.
Bizler iletişim kurarken, aslında kafamızdaki görüş ve düşünceyi iletmenin ötesinde kendi kişiliğimizi ortaya koyuyoruz.

İletişim, sadece konuşmak değildir. İletişim bazen araya mesafe koymaktır. Çünkü karşımızdaki herkesle aramızdaki mesafe ayni değildir. Bazılarıyla daha yakından, bazılarıyla daha uzak mesafeden iletişime geçeriz. Bu mesafeyi de belirleyen o kişiyle aramızdaki ilişkinin biçimi ve düzeyidir.
İletişim, bazen susmaktır. Susarak da mesaj verebiliriz.
İletişim, bazen bakmaktır. Bakarak da mesaj verebiliriz.

Bazen uzun uzun cümlelerle anlatamadığımız düşünce ve duygularımızı kısacık bir bakışla daha etkili anlatabiliriz.
İletişim, bazen gülmektir. Gülerek de mesaj verebiliriz, hatta gülerek de kişiliğimizi ortaya koyarız.
İletişim, bazen de yazmaktır.

Yüksel Yenice Çağlar..

About the author

Related