KELÂM

„U harfine taşınmaya karar verdim“ dedi.
„Bir süredir bunun nasıl bir şey olabileceğinin hayâlini kuruyorum. Düşünsene üç tarafın çevrili, bir tek yukarısı açık,ordan da gökyüzünü görebilirim mesela. Sence de hoş olmaz mı bu, ha ne dersin?“

T‘ harfi ,tavır almış bir halde ,ters ters bakıyordu ona. Sadece o olsa iyi, geride bıraktığı bütün harfler homurdanıp duruyorlardı arkasından. Başını biraz öne doğru uzatıp onlara bir daha baktı, neden bu kadar kızgın olduklarına bir türlü anlam veremiyordu . Bu bir oyundu sadece. Yerleşmek üzere kapısını çaldığı her harften kelimeler üretip,bundan çabucak sıkılıyor, bir süre sonra da sıradaki harfe atlıyor aynı şeyi orada da yapıyordu. Alfabenin ilk harfi olması nedeniyle biraz havalı ve şımarık olan A , onun ilk tecrübesiydi. Akıl ,aşk, ay, açlık,ayrılık derken giderek sıkılmaya başlamıştı A‘ dan.

Bir süre sonra da B’ye taşınmıştı. Barış,bulut, balık, buse,buket derken, boşluk kelimesine gelince , o boşluğun içine düşmüş ve gecenin bir yarısı, hemen yanı başındaki C‘ ye taşınmıştı. Canım C, yan komşularından duydukları ile biraz tedirgin olsa da, şimdi kendisini tercih ettiği için coşkuluydu. Cennet, candan, canan, canlı, cansız derken canhıraş bir bağırışla,“ canın cehenneme“ diyerek,onu, kapı önüne koymuştu o da.

Deniz in D si ,Kahvenin K‘ sı , Paranın P‘ si ,Sevginin S‘si derken , damdan dama atlar gibi harften harfe atlaya atlaya, tarafsızlığını korumaya calışan T harfinın kapısını çalmış, ona sığınmıştı sonunda. Kolları iki yana açık ve tek ayak üstünde durmaya calışan bu tuhaf harf ,ona pek sevimli gelmişti baslangıçta. Tıpkı bir yön tabelası gibi duruyordu harflerin içinde . İlk günler her şey güzeldi,kelimeler güzeldi. Tanrı,toprak,tavşan,tarak, toka, tokat derken,T’nin yüzü de giderek ekşimeye başlamıştı.

„U harfine taşınmaya karar verdim“ dediğinde , T’nin sabrı da çoktan tükenmişti. İki yana acık kollarıyla, dimdik ayakta durmaya devam ediyor ,tantana cıkmasın diye, yalnızca ters ters bakınmakla yetiniyordu bu avareye…
Çok geçmeden dediğini yaptı , tası tarağı toplayıp U harfine taşındı. Bu üç tarafı çevrili,at nalına benzeyen harfin açık duran ağzına geldiğinde,uzun süre burada kalabileceğini düşündü nedense. Bir ara onu, C harfine benzetse de hemen vazgeçti bundan, arkasından “ canın cehenneme“ diye bağırdığını duyar gibi olmuştu sanki yeniden…Hemen silkindi bu düşünceden. Artık U harfindeydi . Kelimelerin en güzelleri dilinin ucuna gelmeye başlamıştı bile…

“Umut“ dedi önce. „Ah evet bak ne güzel „ dedi içinden. Doğru adreste olduğunu düşünüyordu bu kez…Derin bir nefes alıp, içeriye doğru bir adım attı. Kolarını öne doğru uzatmış bu harfi, ana kucağına benzetti . „Güvendeyim „ dedi içinden, arkasına dönüp açık duran ağzına baktı U harfinin. Sırtını, oval kısmına yaslayıp biraz soluklandı, ‘‘Uyku ‘‘ dedi kendi kendine, gözleri kapanmak üzereydi. Uyandığında yıldızlar çıkmıştı çoktan.

“Uzakta olan her şey, hep böyle güzel midir “ diye geçirdi içinden. Umurunda değildi hiçbir şey. Gökyüzüne doğru bir merdiveni tırmanırken hayâl etti kendini, o uzaklık canını sıktı sonra, o sonsuzluk uğultulu bir hal almaya başladı giderek.

“Yok bu böyle olmayacak“ dedi .
“ Alfabenin sonuna kadar giderim gerekirse, hem zaten ne kaldı ki şunun şurasında.
Z‘ ye kadar yolum var nasılsa…“
Sonra birdenbire şimdiye kadar kaldığı her bir harfin en güzel kelimeleri geldi aklına.
Ç‘ deyince „ Çocuklar“
T‘ deyince“ Tanrı“
Bir cümle kurdu onlardan…Dünyanın en sıcak cümlesini.
“ Benim tanrım çocuklar “

Gül Yurtsever

About the author

Related