KÜÇÜK MAVİ BAVUL

Dünya ne ki , ben annemin beni istemeyen rahmine tutunmuştum. Doğurduktan sonra sevdi beni demek ki .Gülistanı oldum annemin,bağı bostanı. Öyle derdi bana, öyle severdi beni.

Severdi de ben eğreti dururdum sanki kucağında,evin ortasında. Ondandı belki de sokaktan eve dönmeyişim. Ondandır belki bu dünyada eğreti duruşum da . Küçücük mavi bir bavulum vardı. Kim almıştı, kim vermişti onu bana, hatırlamıyorum. Televizyonda,Tom Sawyer‘ ın maceralarını izlerdim o zamanlar.

Film biter bitmez o küçük mavi bavulun içine bir iki parca bir şey koyar, evi terk ederdim ben de. Oysa kactığım yer, evimizin bahçesiydi yalnızca. Ama dünyanın bir ucuna gitmiş gibi hissederdim kendimi. Hayâl dünyamda yarattığım kahramanlarla, sabahtan akşama kadar türlü oyunlar oynar,karanlık basınca eve dönerdim…
Ayrılmam zor oldu oyun dünyasından. Büyümem zor oldu. Anneme göre, ben asla iyi bir ev kadını olamayacaktım, aklım bir karış havadaydı,hayâl aleminde yaşıyordum ona göre. Sonra bir gün gerçek bir bavulla ayrıldım evimden. Başka bir ülkeye yerleştim.Yıllar sonra yaşadığım yere gelip de evimi nasıl çekip cevirdiğimi,nasıl düzen- tertip verdiğimi görünce, gurur duymuştu benimle.
Sonra annemi kaybettim.

Onu en son ,yoğun bakım ünitesinde ,solunum cihazına bağlı bir halde yaşatılmaya çalışılırken görmüştüm. Şiddetli bir şekilde inip kalkan göğüs kafesine baktıkça, soluğum kesiliyordu sanki. O,yaşamla ölüm arasındaki o incecik çizgide duruyorken henüz, vedalaşmıştım onunla. Duymuş muydu,hissedebilmiş miydi beni ,bilemedim hiç. Derin bir uykuda gibiydi…

Soluksuz kalmak korkunç! Geçtiğimiz yıl, yazın ortasında geçirdiğim Zatürre nedeniyle hastahanede kaldığım , soluk alıp vermekte zorlandıgım o günlerden biliyorum bunu. Şimdi ,virüs nedeniyle ölen insanların, aileleri ile son kez görüşemeden ,karantina altında ,bir başına ve vedalaşamadan ölmeleri,son yolculuklarında yanlarında görevlilerden başka kimsenin ol(-a)maması ile ilgili haberleri duydukça, ne menem bir şeyle karşı karşıya olduğumuz gerceği daha da ürkütüyor insanı.

Oysa ölüm hep vardı!Dünya, daha önce de salgınlar gördü. Her gün, her an, insanlar farklı nedenlerle ölüyor ya da öldürülüyorlar. Yalnız başına ölen,bir mezarı olmayan ,cesedi bile bulunamayan, ya da topluca ,yığınlar halinde,üzerlerine toprak atılıp , sonsuza dek kaybolsunlar,bilinmesinler diye sır gibi saklanan ölüler,ölümler vardı hep.

Ta ki bir virüs, yaşadığımız coğrafyayı tehdit etmeye başlayıncaya,burnumuzun dibine sokuluncaya kadar , ölüm bizden uzaktı sanki. Neye uğradığımızı şaşırdık. Hazırlıksız yakalanmıştık. Sobelenmiştik. Hayatın günlük koşuşturması içinde, konfor alanlarımızda, mutlu mesut yaşıyor, o dert saydığımız şeyleri kafamıza takıp,mızmızlanarak,şımarıklık ediyorduk belki…

Dünya bizden ibaretti sanki. O gazetelerde okuduğumuz, haberlerde duyduğumuz ,gördüğümüz tüm o şeyler,savaşlar,açlık ,sefalet,işsizlik,intiharlar,cinayetler vs…başka bir gezegende oluyordu sanki…Televizyonda kanal değiştirmek kadar kolaydı unutmak ,kaldığımız yerden devam etmek. Biz iyiysek, yaşıyorsak , bize bir şey olmuyorsa,güvendeysek, dünyada da her şey güllük gülistanlıktı sanki!

Şimdi oturmuş, her şeyin normalleşmesini ,eski hayatlarımıza dönmeyi , ucunu kıvırdığımız bir kitaba,canımız istediği zaman ,kaldığımız yerden devam etmeyi bekler gibi bekliyoruz.
Neydik Corona’dan önce, nasıldık ve ne olacağız Corona’dan sonra… Merakla bekliyoruz!

Iskaladığımız ne cok şey olduğunu gördük belki de bu kendimize çekildiğimiz günlerde. Kaygılarımızın,günlük telaşlarımızın yersizliğini fark ettik belki. Sahip olduğumuzu sandığımız tüm o maddesel şeylerin, bir anda nasıl da anlamsızlaştığını gördük.
Hani o sokaklarda yanyana, sıkış tıkış, dokuna, çarpa yürürken, şimdi neredeyse birbirimizden kaçarak yürüdüğümüz insanlarla, aynı havayı nasılda kayıtsız ve rahatça soluduğumuzu fark edip, o günlerin kıymetini anlıyoruzdur belki…

Suya sabuna daha çok dokunduğumuz şu günlerde, ruhumuzu da arındırmak adına sessizliğin bize söylediklerine kulak verelim mi…Belki duyarız birbirimizi hayata veda etmeden önce.

Açtım küçük mavi bavulumu, kendime bakıyorum…

Sağlıcakla kalın…

Gül Yurtsever..

About the author

Related