ORJİNAL OLMAK DEMEK KENDİNİ BİLMEK DEMEKTİR

Almanya Cumhurbaşkanı Frank Steinmeir’ın  dünkü Paskalya Bayram konuşmasının bir kısmının özeti şu;

“Bu pandemi bize yaralanabileceğimizi göstermiştir. Belki uzun bir süre yaralanmaz olduğumuza inandık. Ama sayılar sürekli yükseldikçe yanıldığımızı gördük. Fakat aynı zamanda bu pandemi ile oldukça güçlü olduğumuzu da görmek, bununla iyi mücadele verebildiğimizi bilmek beni derinden duygulandırdı.
Tehlike geçmiş değildir. Fakat şunu söyleyebilirim ki hepimizin hayatları oldukça radikal bir şekilde bundan etkilendi.
Hepiniz gerekli kurallara uyarak birçok hayatı kurtardınız. Bu kuralların, kısıtlamaların kaldırılması sadece politikacı ve eksperlerin işi değildir. Bu sizlerin de göstereceği sabır ve disiplinden geçer ki bu da hepimiz için hiç de kolay olmayanı…”

Bu konuşma, ne kadar gerçekçi, insancıl ve dürüst bir şekilde gerçeği ortaya koyduğu gibi halkını da övüyor, bununla da halkına teşvikte bulunuyor. “Bunu beraber başaracağız, bu sadece bizim işimiz değil” diyor. Gerçeği göz ardı etmeden ama umut veren birlik ve beraberliğe teşvik eden bir konuşma. Sadece bunu dinleyen rahatlık duyar.

Bana öyle geliyor ki bizde “halkımı nasıl kurtarırım değil de seçmenimi nasıl kurtarırım” kaygıları var.

Öyle sanıyorum ki bizim de orijinal ve kendimize güvenli olmamız için önce kendi gerçeğimizle yüzleşmemiz gerekir. Genele yönelik samimi bir hizmetin asla karşılıksız kalmayacağını, milletin yararına olacak işlerin asla unutulmayacağını ve her zaman da takdirle karşılanacağını dünya âlem bilir.
Tüm hükümetlerin de artık oy kaybederim korkusuyla değil gerçek manada doğru olan için çalışmaları gerekir. Bu yıllarca yazılmış ve çizilmiştir iki kere ikinin dört ettiği gibi malumdur.
Önemli olan, bir gurubun çıkarı değildir. Çoğunlukla oy kaybederim koruklusuyla, akıl almaz entrikalar çirkinlikler dönüyor.
Sağ sol bütün hükümetlerin de asla oy kaybederim korkusuyla açıkçası iktidar hırsıyla değil, hizmet hırsıyla dolup taşması gerekir. Ve bu yolda da olabildiğince adaletli ve dürüst olmaları gerekir.
Her hükümet yönetim ve kararlarında seçmene esir olmadan, önce kalıcı olanı ve çoğunluğun menfaatlerini ön plana almalıdır.

Almanya Cumhurbaşkanının hitap ettiği halk eğitimli, görev bilincine sadık, bizim cumhurbaşkanımızın hitap ettiği halk maalesef her şeyi sadece hükümetlerden bekleyen beklediğini alamayınca, oyuyla tehdit eden çoğunluğu bilinçsiz.
Evet biliriz ki maddi güç her zaman, insan ve devletlerin arkasındaki en büyük güçtür. Para öncelikle hayatta kalmak için lazım. Ben bu sıralamayı şimdiye kadar şöyle yapmıştım “önce EKMEK sonra KİTAP, sonra da ÇİÇEK almaya sıra gelir” diye. Almanlar hem ekmek hem kitap hem de çiçek alabilecek durumdadırlar. Öyleyse biz ne yapabiliriz onu düşünmek lazım.

Bizlerin ne yaptığını doğrusu hiç anlamıyorum. Bizde bir dengesizliktir gidiyor. Yani ayranımız yok içmeye atla gidiyoruz çeşmeye.
Diğer durum ise bizde birbirine müsamahasız neredeyse birbirlerini bir kaşık suda boğacak, kraldan daha kralcı, kendini en üstün gören kesim var.
Genelde Türkiye’de yönetimler halkın yarısıyla neredeyse ayrıştırma ve atışma halinde olduğu, birinin yaptığını diğerinin bozduğu bir durumda. Onun için de ele güne rezil olup duruyoruz.

Bana kalırsa bizde eksik olan önümüzdeki gerçeği görememek, her insanın kendi ülkesinin etinin budunun ne olduğunu görmesi gerekir. Yani gücünü bilip olacağa çare aramalı. Orijinallik kendini kabul etmek, kendini bilmek demektir. Tavuk tavukluğunu bilecek kaza bakmayacak.

İnsan en iyi kararı kendi gerçeğini gördüğü vakit verir. O başka ülkeleri örnek verenler, acaba o başka ülkelerin vatandaşları nasıllar onu biliyorlar mı? Bizde genelde “armut piş ağzıma düş” düşüncesi hâkim olduğu için. Sorumluluk almak az gelişmiş. Günlerce su patlar ortayı göle çevirir, telefon etmeyi herkes birbirinden bekler, oysa on kişi gördüyse on telefon edilmelidir.

Maalesef iş yapanlar da toplum yararını değil de “gemisini kurtaran kaptan” tarzında hareket ediyor. Ben bu işi kotarıyorum ama ileride bunun doğaya, insana zararı var mı diye düşünmüyor. Bilmiyor ki sonun da yanlış hesap Bağdat’tan döner.

Başka ülkelere hayran olmak, sadece bizim gücümüzü azaltır. Şayet imreniliyorsa herkes kendine şu soruyu sormalı “o vakit ben vatandaş olarak ne yapabilirim?” demeli. O kadar büyük beyinler kafalar bizde ama gide gide arpa boyu yol gidiyoruz. Dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyoruz.

Evet önce ekmek sonra kitap sonra çiçek ama bence şu aşamada bizim yapmamız gereken bir öğünü kısıp hatta iki öğünü atlayıp önce kitaba, eğitime yatırım yapmalıyız, okumalıyız ki daha rahat ekmek daha çok çiçek alabilelim.

Sultan Altan..

About the author

Related