TARİHİ SADECE EGEMENLER DEĞİL, MAZLUMLAR DA YAZAR

Süheyla KAPLAN / HAMBURG

TÜRK sinemasının ‚Çirkin Kral‘ lakaplı usta oyuncusu Yılmaz Güney, ölümünün 35. yılında Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) tarafından düzenlenen bir etkinlikle anıldı.

‚Avrupa’da gelişen ırkçılığa karşı devrimci sanatçı Yılmaz Güney’i anıyoruz‘ başlığıyla düzenlenen etkinlikte ‚Gezi olayları‘ kapsamında hakkında soruşturma açılan oyuncu Mehmet Ali Alabora yaptığı konuşmada ‚Yılmaz Güney’i Yılmaz Güney yapan onun devrimciliği, solculuğu değildir; onun sanatı, filmleridir‘ dedi.

Alabora ‚ Yılmaz Güney de hikayelerini yurtdışında yazmaya devam etti. Yılmaz Güney’i Yılmaz Güney yapan onun solculuğu değildir, sanatı, sanatçılığıdır, filmleridir. Bu benim kendi görüşüm. Hayatımızda hiç yok mu sağcı olduğu halde sanatını sevdiğimiz, müziğini dinlediğimiz kişiler. Sanata objektif bakılmaz. Ancak subjektif baktığımızda sanat eserleri yaratabiliriz‘ şeklinde konuştu.

Galler’de sanat çalışmalarına devam ettiğini ve turnelere katıldığını söyleyen Alabora ‚Egemen devletler her yerde aynıdır. Galler’de sanat yapıyorum, edebiyat okumaları yapıyorum. Kendi işlerimizi yurtdışında da üretmeye devam ediyoruz. Sanatçı yaşadığı, gittiği yerin derdini kendisine dert eden biridir, Türkiye’nin derdini kendimize dert ettiğimiz gibi‘ diye konuştu.

SADECE SANATÇI DEĞİL, HERKES POLİTİK OLMAK ZORUNDADIR

Klişelere her zaman karşı çıktığını ifade eden Alabora konuşmasını şöyle sürdürdü: ‚Klişelere hep birlikte karşı olunmalı. Birbirimizi düşünsel anlamda provoke etmeliyiz, diyalog ile ancak herşeyi çözebiliriz. Sanatçı devrimci olmalıdır, halkın yanında olmalıdır, ne münasebet! Hiç mi politik olmamış sanatçı görmedik. Hiç mi görüşlerini beğenmediğimiz ancak bestelerini dinlediğimiz sanatçı olmadı. Bir sanatçının görüşlerine karşı olabiliriz ancak sanatını beğendiğimiz kişiler hayatımızda olmuştur hep….‘

KURBAN OLMAYI KABUL ETMİYORUM

Alabora, toplumda sanatçıların en önde gitmesi gerektiği yönünde bazı görüşler olduğuna değinerek ‚Bizler politik hayvanlarız. Sanatçı önümüzden gitsin diye bir şey yok. Bizim hep birlikte yan yana, birlikte gitmeye ihtiyacımız var. Yeni liderlere ihtiyacımız yok. Sanatçının yanı sıra, marangoz, doktor, avukat, işçi, avukatın da politik olması gerekiyor. Sadece sanatçı devrimci olmalı dersek yeni kurbanlar üretmiş oluruz. Başka yerlerde de yaratıcılığımıza devam etmek için kurban olmayı kabul etmiyorum‘ şeklinde konuştu.

NE KADAR AYKIRI OLURSAK, O KADAR FAŞİZM OLMAZ

Sanatın en tuhaf, garip ve aykırı olanıyla ilgilenilirse ancak dünyanın değişebileceğine inandığını belirten Alabora konuşmasına şöyle devam etti: ‚Aykırı, deli, tuhaf, bize uymayan olursa değişir hayat. Sadece kendimiz gibi bir hayat temenni edersek olmaz. Örneğin yaşadığımız kentte en garip tuhaf yerleri ziyaret edelim. Ne kadar aykırı olursak o kadar faşizm olmaz.‘

Alabora ‚ Egemenler tarih yazar doğrudur. Fakat bazen bir adam çıkar ve mazlumun hikayesini yazar. Nazım Hikmet Şehy Bedrettin’i yazmasaydı, Yılmaz Güney’in filmleri, sanatçılığı olmasa mazlumların hikayesini nasıl bilecektik, öğrenebilecektik? Her ikisi de sanatını klişeler ile değil, çağdaş anlatım ve sanat tektikleri ile icra ettiler. O halde bizler de kendi hikayelerimizi yazmaya, anlatmaya devam edelim. Ancak o zaman zalimlere kalmaz bizim ülke….‘ şeklinde konuşmasını tamamladı.

“Yılmaz Güney’i Anma Etkinliğinde‘ ayrıca Türkiye’de birçok kez siyasi davalara katılan avukat Gabriele Heinecke de son yıllarda dünyada artan sağ ideoloji ve faşizmin yükselişine dikkat çekerek, bütün bunlara karşı toplumsal aydınlanmanın gerekliliğini savundu.

Etkinlikte ayrıca sanatçı Arzu Şahin, Grup Cemre ve Yeni Kadın Korosu da sahne aldı.

Kaynak: Artı Gerçek

 

About the author

Related